Bu yazı Fehmi Koru’nun 26.10.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/cay-dagitiliyor-ekmek-zaten-firinda-askida-keyifler-keka-korona-ise-hala-basa-bela/
Eğer bugün eve ekmek götüremiyorsak bunun sebebi bugün değildir. Çünkü biz ekmeği bugün üretmiyoruz. Bugün üretilen ekmek birkaç yıl sonra evimize girecektir. Basın yayının halden şikâyet etmesi ve bunu bugünkü iktidarın bir sorunu olarak görmesi yanlıştır. Herkes yanlış söylüyor. Ekmeğin eve götürülmediği günlerde insanlar kuyruğa girer, ama fırındaki ekmek yetmez. Ekmek alacak parayı bulamadığı için karnını hırsızlıkla veya soymakla doyurmak zorunda kalır. Bugün Türkiye’de böyle bir şey yoktur.
Parası olduğu halde bakkalda, fırında ekmeğin bulunmadığı zamanları Türkiye yaşamıştır. Bugün asıl sorun, haldeki durum değildir. Herkes borçla da olsa karnını doyurmaktadır. Asıl sorun üretimin yavaşlaması sorunudur.
Dolar’ın değeri artınca ekonomik kural olarak, ithalat azalır ihracat artar. Böylece ülkenin ekonomisi düzelir. Ne var ki Türkiye’de ihracat artıyor, Dolar giriyor Türkiye’ye, ithalat azalıyor Dolar’ın çıkmaması gerekirken sadece dış borç ve faizli işlemden dolayı ülkede Dolar azalıyor ve pahalanıyor. Ekonominin doğal kurallarına uymayan bu hali ele almak lazımdır. Bunun çaresi üzerinde durulması gerekir.
Bunun çözümü dış borçları tasfiyedir. Dış borçlar tasfiye edildiğinde dışarıya ödenen faiz ülkede kalacağı için ülke birden zenginleşmeye başlayacaktır.
Biz bunun için belki 50 yıldır çözüm olarak milletimize sunuyoruz ve anlatıyoruz. Dış borç iç borca çevrilecek, yani biz faizi dışarıya değil ülkemizin insanlarına vereceğiz. Ülkemizin tüccarları zengin olacak, ülkemizin masonlarını, ülkemizin Yahudilerini destekleyeceğiz. Türkiye Yahudileri Fransız Yahudilerinden daha zengin olurlarsa Türkiye Fransa’dan daha zengin olur. Faizli borç kredileşmeli borca çevrilecek. Biz İran’a ne kadar Türk Lirası’nı borç verirsek İran da bize o kadar Riyal borç verecek. Bu İran için de Türkiye için de bir sorun değil, ancak bu, iki devleti Dolar’ın esaretinden kurtarır. Dolar’ı stoklayıp Dolar’a faiz verme zorunda bırakmaz. Başka bir çözüm de nakit borcu yerine mal borcunu yapmaktır. Biz Çin’e diyoruz ki; biz size Dolar değil zeytin borçlanalım ama zeytini ucuz verelim, faiz yerine faize denk hatta ondan daha fazla zeytin verelim. Çünkü zeytini biz üretiyoruz size zeytini verecek gücümüz var ama Dolar üretemiyoruz bunu size ödeyecek gücümüz yok. Dış yatırımcılara diyoruz ki; gelin Türkiye’de istediğiniz yatırımı yapın biz size araziyi verelim alt yapısını yapalım siz de üst yapısını yapın. Ortak olalım ve bize işletmeden kira payını verin. Zarar edersek biz az pay alalım siz de az kar edin.
İşte dış borçların tasfiyesi bu kadar basittir. Ortaklık kuracağız örnek olarak Kanal İstanbul’u yapacağız ama buna bütün dünyayı ortak edip Kanal İstanbul’un bonolarını satacağız. Devletlerden değil halktan ortak kuracağız.
Halktan ortak bulmak için de Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosundaki çalışanları dünyaya salacağız onlar hem İslamiyet’i anlatacaklar hem ortaklık sistemini anlatacaklar. İstanbul Boğazı’nı anlatacaklar ve oradaki dini kuruluşlardan ortak olmalarını isteyecekler. Yalnız Müslümanları değil Allah’a ve ahirete (sorumluluğa) inanan bütün din mensuplarını davet edeceklerdir.