Bu yazı Fehmi Koru’nun 24.12.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/siyasiler-ulke-ve-insani-icin-en-iyiyi-ve-en-guzeli-istemeli/
Türkiye’nin tek sorunu vardır. Dış borçlar ve dış borçların sonunda döviz darlığı ve enflasyon. Türkiye bu sorununu çözdüğü takdirde dünyanın en büyük değil, belki en güçlü de değil ama en etkin devleti olacaktır. Bu sorununu çözemediği takdirde, akıbeti Osmanlı İmparatorluğu’nun akıbeti olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılacaktır. Osmanlı İmparatorluğu dış borçla yıkılmış ama yerine Türkiye Cumhuriyeti ortaya çıkmıştır. Dış borçların acısı 1950’de giderilmiş. Yabancı sermaye tasfiye edilmiş. Devlet tam bağımsız hale gelmekteyken Sermaye CHP’ye kendi yaptırdığı inkılapları fatura etmiş ve onu göndererek Cumhuriyet iktidarına saltanata yaptırdığı hataları yaptırarak bugüne gelinmiştir.
Sorun seçim değildir. Sorun bir kadının çıplak olarak aranması da değildir. Kadın polisler üzerinde tehlikeli bomba olduğu veya bilgisayar kayıtlarının bulunduğu hissine varırlarsa ona yeni elbise hazırlarlar ve eski elbiselerini çıkarıp bırakması ve başka yere giderek kendisine hazırlanan elbiseyi giymesini isteyebilirler. Sonuçta bu davranış ile tehlikeli bir durum atlatılmış olabilir. Bunu tahkir amacıyla yaparsa polis suçlu olabilir ama bir tehlikeyi atlatmak için yaparsa meşrudur. Devlet bu davranıştan dolayı rahatsız edilen kadına tazminat ödeyebilir.
Muhalefet partisi başkanının Avrupa’daki modaya uyarak can hiraşane virüs aşısı beyanlarında bulunması, muhalefetin ne kadar boş şeylerle hatta zararlı şeylerle uğraşmış olduğunu ortaya koyar. Aşı sorunu bilim adamlarının sorunudur. CHP bir aşı çalıştayı yapabilir. Burada herkes davet edilir. AK Partili, Hareket Partili, HDP ve özellikle Akevler davet edilir. Burada tebliğler sunulur, tebliğler değerlendirilir ve Halk Partisi aşı hakkında ne yapılması gerekiyorsa onu ortaya koymuş olur. Bu böyle yapılmıyor, Sermaye’nin aşıları pazarlamasını sağlamak için, devletlerin aşıyı almalarına zorlayacak çözümler üretiliyor. Şimdi seçim olsa ne olacak? Bu parti mi sorunları çözecek? İstanbul’da seçim oldu. Halk, AK Parti’ye ders olsun diye İmamoğlu’nu seçti ama sonra ne oldu? İmamoğlu kanal istemeyiz direnişiyle gününü gün ediyor, AK Parti ise bu seçim olmamış gibi hiçbir tedbir almıyor.
Seçim olsun veya olmasın, Demirtaş hapishaneden çıksın veya çıkmasın hiç önemli değil. Herkes iki üç kişinin hapishaneden çıkması için uğraşıyor. Kimse herkesin gereksiz yere hapishanede bulunmamasını ama devletin de adil yargılamanın sonucunda siyasi bakımdan uçuruma gitmemesinin yollarını aramıyor. Çözüm yerine kişileri kurtarma çabası içinde. Uluslararası yargının Türkiye’yi suçlayan kararları var ama kendi ülkelerinde de sorun çözülmemiştir. Halk Bankası yöneticisi İran’a doları transfer etti diye hala Amerika’da hapiste. Neymiş suç? Sermaye’nin kontrolü dışında İran’a alacağı doları ödemiş. Bu Selahattin Demirtaş’ın hapishanede olmasının yanında çok daha büyük bir zulümdür.
Sermaye şimdiye kadar bu zulümleri yapıyordu ama bunu kılıfına uyduruyordu. Şimdi ise çekinmeden alenen, “Ben güçlüyüm ben ne dersem onu yapacaksınız. İstersem yaşatırım, istersem öldürürüm.” diyor. Türkiye’deki siyasiler ve medya bunu nasıl yaşatacağını ve nasıl öldüreceğini tartışıyor. Oysa Türkiye’nin iktidarıyla, muhalefetiyle bir olup Sermaye’nin sekeratı mevt çırpınmalarını zararsız hale getirme çabasını göstermesi gerekir.