Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; Ak Parti’nin 21 yılı: Başarılar ve ...
17.08.2022
459 Okunma, 0 Yorum

Ak Parti’nin 21 yılı: Başarılar ve kaçırılan fırsatlar

 

Mehmet Tekelioğlu

 

Tarihimizde önemli dönüm noktaları vardır. Çok eskiye gitmeyelim. 1950 seçimleri ile uzun süren tek parti yönetimine son verilirken önemli bir dönemeci alıyorduk. Türkiye’nin bugün hala zaaflarla dolu sosyal ve ekonomik hayatında tek parti döneminin baskıcı ve dayatmacı anlayışının derin izlerini görüyoruz. Demokratikleşmedeki ayak sürümeler hep o dönemin izleriyle doludur. Bunun en önemli göstergelerini her kademedeki eğitimi bir türlü makul bir rotaya oturtamayışımızda arasak yeridir. Zira bugün hala en önemli sorunumuz eğitimdir.

Demokrat Parti halk nazarında bir ümidin ifadesiydi. O ümidin ne kadar hayata geçtiği ayrı bir hikayedir. Fakat Demokrat Parti’nin hakkıyla yerine getirdiğini söylemek zor olsa da o ümidin hayata geçme ihtimali bile birilerini ürküttü ve yeni bir dönüm noktasına doğru sürüklendi Türkiye.

1960 ihtilali yakın tarihimizin bir diğer önemli dönemeci olarak tarihteki yerini aldı. Türkiye kötü bir alışkanlığın içine sürüklendi. 1971 ve 1980 kalkışmaları 1960’tan gelen bir anlayışın iki farklı tezahürü oldu. Halk iradesi hep ikinci plana atıldı. 1965’te ihtilale reaksiyon olarak Adalet Partisi'ni, 1983’te Özal’ın Anavatan Partisi’ni bir ümit nişanesi olarak iktidara getiren halkın 1973-80 arasındaki koalisyonlarla bezeli arayışlarını da not etmek gerekiyor.

28 Şubat’ın boğucu havası da bir dönüm noktasına işaret ediyordu. Arayışlar Ak Parti’nin kuruluşuna giden yolu açtı. Bu keskin bir dönemeçti ve Türkiye’yi neredeyse iki yüzyıldır aramakta olduğu düzene kavuşturma potansiyeline sahipti. Ayrıca katı Kemalist uygulamalarla yok edilen iç barış da temin edilebilecekti. Toplumun her kesimini kucaklamak ve kapsayıcı olmak isteyen bir yönetim vardı ufukta.

Ak Parti kuruluşundan 14 ay sonra yapılan seçimde iktidar olmayı başardı. Ortak akılla meydana çıkan sinerjiye Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderliği de eklenince ümitler çoğaldı. Pek çok ilke imza attı Ak Parti. Büyük başarılar elde etti.

12 Eylül Anayasası yargıyı Danıştay ve Yargıtay ile, Meclisi   Anayasa Mahkemesi ile, Hükümeti Milli Güvenlik Kurulu ile, Üniversiteleri YÖK ile denetim altında tutmayı amaçlamış, buralarda istenmeyen bir durum hasıl olması halinde de son kontrol noktası olarak Cumhurbaşkanını fonksiyoner kılmıştı. Bu kurumlardaki üye seçiminde TBMM’nin iradesi çoğu kere göz ardı ediliyordu. Hesaba göre Cumhurbaşkanı hep 12 Eylül anlayışında birisi olacaktı. Bu anlayışa ilk darbeyi Turgut Özal vurmuştu. Daha sonra 28 Şubat’ta askerler kurulan düzenin bozulacağı kaygısıyla olmadık işlere kalkışmışlardı.

İşte Ak Parti bu düzenle uğraşarak Türkiye’yi adım adım daha demokratik bir yapıya kavuşturmanın mücadelesini verdi. Halk iradesini göz ardı eden bir düzeni, isterseniz vesayet düzenini diyelim, demokratik düzene dönüştürmenin kolay olmayacağı belliydi.

Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Türkiye’nin demokratikleşme ve reform gayretlerine destek çıktı. Liberal ve sol gruplardan da Ak Parti’nin programına destek verenleri zikretmemiz lazım. Ak Parti’nin bu adımları, işbaşında ehliyet ve liyakat sahipleri de olunca, içte ve dışta esaslı bir güven ortamı hasıl etti. Bu güvenle hem içerdeki yatırımcılar hem dışardan gelen yatırımcılar ekonominin büyümesine ve sağlıklı gelişimine katkıda bulundular. Halkın refah seviyesi artarken milli gelir ve dolayısıyla fert başına gelir artmış oldu.2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde 12 Eylül anlayışının Cumhurbaşkanı seçtiremeyeceği belli olunca Türkiye yeni bir kaosun içine itilmekle yüz yüze kaldı.

Neyse ki Ak Parti camiasının basireti ve Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün kararlı duruşu sayesinde Türkiye bu karmaşık ortamı savuşturdu. Hem cumhurbaşkanını seçti hem de cumhurbaşkanını bundan sonra halkın seçmesini sağlayan düzenlemeyi hayata geçirdi. Arkasından son bir hamle ile Ak Parti’ye kapatma davası açanlar yine amaçlarına ulaşamadılar.

2008-2009 küresel krizi Türkiye’yi yavaşlatsa da demokratik adımlar devam etti. Türkiye’nin bölgesel bir güç olurken daha çok yumuşak güç stratejilerine sarılması meyvelerini veriyor ve Türkiye tabii olarak birçok alanda örnek alınabilir bir ülke haline geliyordu. Arap Baharı biraz da Türkiye’nin attığı adımların o dünyada yarattığı etkinin sonucu değil midir? Türkiye’deki özgür ortamı Araplar da solumak istiyorlardı.

Ak Parti bütün bu adımları atarken ortak aklın ve bilimsel anlayışa sarılmanın neleri başarabileceğini de göstermiş oluyordu. Ortaya çıkan sinerji kartopunu büyüttükçe büyütüyordu.

Türkiye hem ekonomik anlamda gelişiyor hem de önemli sorunlarını çözmek için cesaretle davranıyordu. Fert başına geliri yaklaşık 13 bin dolarla dünya ortalamasının üzerine çıkıyor, belki daha önemlisi her alanda güven veren bir yapıyı vadediyordu. Kürt sorununu bir çözüme kavuşturmak için cesaretle adımlar atıyor, her alanda eşit vatandaşlık umdesini hayata geçirmeye gayret ediyordu. Sıra yapısal reformları daha da ileriye götürmek için atılacak adımlara gelmişti.

Gezi olayları Türkiye için değilse bile Ak Parti için bir dönemecin adı oldu. Küçük bir grubun iyi niyetli gösterisi azgın grupların eline geçince çığırından çıktı. Bu da Ak Parti içinde gerilime sebep oldu. O ana kadar karşılaştığı krizleri ortak akılla ve sivil toplumun desteğiyle aşmayı başaran Ak Parti, Gezi olaylarını aynı soğukkanlılıkla ele almakta zorlandı.

2014 Cumhurbaşkanlığı değişimi ile Ak Parti bir kadro hareketi olmaktan çıkıyor ve tek adam profili ağır basan bir anlayışa adım atıyordu. Beklenen husus Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin yaratacağı sinerji ile Türkiye’nin devam etmesiydi. Bu olmadı. Tayyip Erdoğan istemedi. Abdullah Gül, İslam âlemindeki iç çekişmelerin o ülkelere ne kadar zarar verdiğini bildiği için “inşallah arkadaşlar iyi bir yönetim gösterirler” dedi ve çekişmeye girmedi.

Tayyip Erdoğan’ın karakterini bildiğini zannettiğimiz Ahmet Davutoğlu, ortaya çıkması muhtemel anlaşmazlıkları bir türlü hallederim anlayışı içinde başbakanlığa evet diyor ancak başbakanlığı ciddi olarak yapmaya kalkması Tayyip Erdoğan’ı rahatsız ediyordu. Artık ortada başbakanla cumhurbaşkanının çekişmesi konuşuluyor, ortak akıl neredeyse hükmünü kaybediyordu.

Sonra bir iç müdahale ile Davutoğlu başbakanlığı bırakıyor, yerine her şeye evet demeye hazır Binali Yıldırım geliyor, böylece Türkiye tek adam dönemine ayak basmış oluyordu.

250’den fazla şehidin acısını hala yüreklerimizde hissettiğimiz 15 Temmuz 2016 ihaneti ya da darbe teşebbüsü Türkiye’nin siyasi tarihinde bir başka dönüm noktasının başlangıcını oluşturuyor, 2017’deki anayasa referandumu ile dönemeç tamamlanıyor ve belirsiz bir istikamet görünüyordu. Bu istikamet zamanla denge ve denetlemenin olmadığı, yasama, yürütme ve yargının neredeyse tek elde toplandığı, Meclisin asli fonksiyonunu kaybettiği bir yönetim şeklini işaret ediyordu. Rasyonalite bütünüyle terk etmişti bizi. MHP aklı ile yol almaya başlamak Ak Parti için ne büyük bir talihsizlikti.

Bugün Türkiye, 2014’e göre hangi noktada? Buna karar verirken ele alınan kriterlere göre cevabın değişken olacağını biliyorum. Evrensel demokrasi, özgürlük, hukuk ve yönetim standartlarıyla başı hoş olmayanların mevcudiyetinin de farkındayım. Onların işi zor. Savunma sanayii ve fizibilitesi olmayan altyapı yatırımlarındaki kısmi başarıları her şeyin önüne koyacaklar olduğunu da göz ardı etmiyorum. Ancak yukarda saydığım kriterlere göre bir hayli gerilerde olduğumuzu üzülerek söylemek zorundayız. Bu kriterleri umursamayabiliriz. Ancak unutmayalım ki Türkiye’de iş yapmak, yatırım yapmak isteyenlerin önüne yaramaz danışmanlar önce bu kriterleri koyuyorlar. Hukuksal öngörülebilirlik olmayan yerlere de pek iyi gözle bakmıyorlar. Ondan sonra da biz %12 gibi fahiş faiz oranlarıyla döviz borçlanmak zorunda kalıyoruz. Zaten borcu borçla döndüren bir ülkeyiz ama borçlanma maliyetimiz büyük bir hızla artıyor.

2023 hedeflerinden bahsetmek anlamsız hale gelmiş durumda. Şimdi 2053 vizyonuyla teselli arıyoruz. Bırakın dünyada ilk on ekonomi arasına girmeyi 2012’lerdeki on yedincilikten yirmi birinciliğe gerilemiş vaziyetteyiz. Eğitim alanı zaten çıkmaz içinde. Chip üretimi için Türkiye’de yatırım yapmaya davet edilen Intel “sizin OECD PISA skorlarınız düşük” diyerek olumsuz cevap veriyor.

Cumhuriyet değerleri herkesi kucaklayıcı ve kapsayıcı olamadı. Bunun sıkıntısını çok çekti Türkiye. Ak Parti başlangıçta bu iddia ile yola çıkmıştı. O yolda da epey mesafe kat etti. Ancak Ak Parti’nin sonradan kullandığı kutuplaştırıcı dil buna mâni oldu. Siyaset dilinin belki herkesi kucaklaması beklenemez ama yine de temel değerlerde böyle bir kapsayıcılık yolundaki ilerleme duraklamadan devam ettirilebilirdi, olmadı. Bunun yerine dinin araçsallaştırılması pek çok kimseyi dinden uzaklaştırdı. Gençler arasındaki din soğukluğunun sebeplerini başka nerede aramalı?

Ak Parti’nin kaçırdığı büyük fırsat anayasa referandumuyla ortaya çıktı. Ak Parti evrensel standartlarda bir demokrasiyi tesis etmek yerine otoriter bir anlayışa doğru evrilmesi muhtemel bir düzene sarıldı. Bu çok önemli bir fırsattı. AB ile ipler kopma noktasına doğru gitti. Daha sonra Avrupa Konseyi demokrasiyle bağdaşmayan kararları sebebiyle Türkiye’yi yeniden denetime aldı.

31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimleri Ak Parti’yi ikaz babında önemli sonuçlar doğurdu. Bu seçimlerin muhasebesi yapılmadı Ak Parti’de. Ak Parti çevrelerinde “İstanbul’u kaybetmek Türkiye’yi kaybetmekle eşdeğerdir” söylemi çok konuşulurdu ama sonradan hiç hatırlanmadı.

Şimdi Türkiye hukukun yerlerde süründüğü, ekonominin can çekiştiği, özgürlükler yerine baskıcı bir anlayışın hâkim olduğu, bilimsel anlayışın hiç gözetilmediği bir garip ülke oldu. Fırsat kaçmıştı bir kere.

Öyle ki baş edilemeyen enflasyonu marketlere talimatla fiyat düşürterek aşağı çekebileceğini zanneden, ilkel yöntemlerden fayda uman bir anlayışın içine yuvarlanıyoruz. Mevduat faizini %14’e indirerek faizin zararlarından kurtulmayı ümit ediyoruz ama kredi faizlerinin %35-40 olmasını hiç umursamıyoruz. %80 enflasyonla mevduat faizlerinin bir anlam ifade etmeyeceği ortadayken kur korumalı mevduat gibi oyuncaklarla fakirden alıp zengine vermeyi marifet sayıyoruz.

Ak Partinin iktidardaki 20 yılını 10+10 olarak sınıflamak galiba daha iyi olacak. Biri başarılarla, diğeri kaçan fırsatlarla dolu.

Ak Parti için çıkış yolu var mı? Bence var… Bunu temenni ediyorum…

 

 






Son Eklenen Makaleler
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 4
28.05.2023 106 Okunma
16 Yorum 28.05.2023 12:59
Hilal Çekmen
ADİL DÜZEN İÇİN YÖNETİMDE KİMLİKSİZLEŞMEDEN VAR OLMAK
27.05.2023 75 Okunma
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 3
27.05.2023 149 Okunma
15 Yorum 27.05.2023 09:47
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 2
26.05.2023 160 Okunma
15 Yorum 26.05.2023 09:46
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı-1
25.05.2023 193 Okunma
15 Yorum 25.05.2023 07:01
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN VE ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR-4
24.05.2023 93 Okunma
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu Kendin ol… Hangi ben…
24.05.2023 46 Okunma
1 Yorum 24.05.2023 05:52
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 3
24.05.2023 163 Okunma
15 Yorum 24.05.2023 05:36
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 2
23.05.2023 172 Okunma
15 Yorum 23.05.2023 11:02
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 453 Okunma
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 1
22.05.2023 186 Okunma
15 Yorum 22.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-6
21.05.2023 166 Okunma
14 Yorum 21.05.2023 15:01
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 929 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-5
20.05.2023 203 Okunma
14 Yorum 20.05.2023 11:17
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-4
19.05.2023 236 Okunma
14 Yorum 19.05.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-3
18.05.2023 203 Okunma
14 Yorum 18.05.2023 10:52
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu; Bundan sonra…
17.05.2023 68 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-2
16.05.2023 237 Okunma
14 Yorum 16.05.2023 09:16
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-1
15.05.2023 244 Okunma
15 Yorum 15.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
Deprem; depremden sonra… Seçimden sonra...
14.05.2023 350 Okunma
15 Yorum 14.05.2023 10:08
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENE GİDEN SÜREÇTE HAZIR HALE GELMEK-2
13.05.2023 145 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 8
13.05.2023 230 Okunma
15 Yorum 13.05.2023 11:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 7
12.05.2023 256 Okunma
15 Yorum 12.05.2023 07:41
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENE GİDEN SÜREÇTE HAZIR HALE GELMEK-1
11.05.2023 187 Okunma
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; Bizim evin kapısını muhalefet çalarsa...
11.05.2023 44 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 6
11.05.2023 259 Okunma
15 Yorum 11.05.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 5
10.05.2023 287 Okunma
15 Yorum 10.05.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 4
9.05.2023 300 Okunma
16 Yorum 09.05.2023 11:43
Reşat Nuri Erol
Mehmet Tekelioğlu; Medeni: Bir mazlumun sessiz çığlığı
8.05.2023 92 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 3
8.05.2023 300 Okunma
15 Yorum 08.05.2023 10:39
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN ve ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR? -3
7.05.2023 180 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 2
7.05.2023 281 Okunma
15 Yorum 07.05.2023 11:54
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 1
6.05.2023 323 Okunma
15 Yorum 06.05.2023 08:27
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-4
5.05.2023 272 Okunma
15 Yorum 05.05.2023 09:41
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-3
3.05.2023 274 Okunma
15 Yorum 03.05.2023 07:58
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-2
2.05.2023 288 Okunma
15 Yorum 02.05.2023 06:15
Reşat Nuri Erol
Türkiye yani Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-1
1.05.2023 321 Okunma
16 Yorum 01.05.2023 16:35
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN VE ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR?-2
30.04.2023 284 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-14
30.04.2023 302 Okunma
16 Yorum 30.04.2023 09:27
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-13
29.04.2023 271 Okunma
16 Yorum 29.04.2023 12:44
Mete Firidin
İncil ve İnciller
29.04.2023 154 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-12
28.04.2023 377 Okunma
17 Yorum 28.04.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; Partililer bizim evin kapısını çalarsa...
26.04.2023 92 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-11
24.04.2023 307 Okunma
17 Yorum 24.04.2023 16:37
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 702 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ne Kadar Allah’ı Tanıyoruz?
22.04.2023 94 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ahlak Kelimesinin Reel Anlamı ve Etimolojisi
22.04.2023 71 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Risale-i Nur’un Beş Temel Amacı
22.04.2023 201 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-10
20.04.2023 327 Okunma
14 Yorum 20.04.2023 06:22
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu; Seçmen sorumluluğu…
19.04.2023 93 Okunma