‘Batı batış medeniyeti’ yani ‘kendini yiyen ejder’-4
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Âdem babamız ve Havva anamız ile başlayan ahirete hazırlık dünya hayatımız…
Önce, on binlerce yıl “meyve toplayıcılık ve avcılık dönemlerini” yaşadık…
Sonra, Hz. Nuh Nebi’den itibaren “Hakka dayalı medeniyet dönemi”…
Bu dönemde biner yıl arayla “beş ülü’l-azm peygamber” geldi…
Şimdi “peygamberlerin vârisleri âlimler” medeniyet kuracak…
Biz yarım yüzyılı da aşan zamandan beri bunu yapıyoruz…
“Kur’an Nizamı Adil Düzen Medeniyeti” kuruyoruz…
Konu ile ilgili detaylar burada daima yazıldı…
Erbakan Hocamız hem anlattı hem yaptı…
Evet, en başta Erbakan Hocamızın öncülüğünde ve önderliğinde önce anlatılıp yazılan, sonra -elde edilen imkânlar ölçüsünde- uygulanıp yapılanların izinde ve devamımda kaldığımız yerden devam ediyoruz; birinci yazıda da okunası bazı detaylar var.
***
Bugün de bunları hatırlamamıza ve hatırlatmamıza Yusuf Kaplan’ın bugün (25 Aralık 2022) yazdığı “Dünya, İslâm’a gebe ama Müslümanlar nerede? (1)” başlıklı yazı vesile oldu. Evet, yarım yüzyılı aşan zamandan beri yazıyor ve yapıyoruz; Müslümanlar nerede?
Yusuf Kaplan’ın uyarılarını -uyanışlara vesile olması dileklerimizle- okuyalım…
“Tarih, tarih olmak üzere…
Tanrı fikrinin yok edildiği, hakikat fikrinin buharlaştığı, insanın ruhsuzlaşarak robotlaştığı, tabiatın delik deşik edildiği bir zaman diliminde tarihin yapıldığından, tarihin sürdüğünden söz edilebilir mi?
İlâhî soluğun çekildiği, insanın nefesinin kesildiği, tabiatın tabiatının yok edildiği bir yerde tarih nasıl nefes alabilsin ki?
ÇİFTE KISKAÇ: “YOK-VARLIK”
Bildiğimiz dünyanın sonunu yaşıyoruz. Yeni bir dünyanın kurulmaması için de insanlığın dijital uygarlığın sanal ağları tarafından üretilen hız, haz ve ayartı teknolojilerinin insanı nasıl uyuşturduğuna tanık oluyoruz.
İnsan çifte kıskaç altında, çifte kuşatmayla karşı karşıya: Hem mekanik araçların hem de arzularının kölesi olmak için can atıp duran bir yok-varlığa dönüştü: İnsan güle oynaya yok oluşuna koşuyor hızla…
İnsanlığı haklar rejimi demokrasi ile uyuttular / aldattılar; demokrasi diyerek kurdukları küresel mekanik mekanizmayla insanın biricikliğini dümdüz ederek kitleleştirdiler, kitleleri de dekadansın (tefessühün, çürümenin) eşiğine sürüklediler.
Şimdi de hazlar rejimi dromokrasi ile uyuşturuyorlar insanlığı; hız, haz ve ayartı ile zihinleri de, duygu dünyasını da dumura uğratan haz teknolojileriyle dekadansla dans vaziyetlerinde patinaj yaptırıyorlar bütün insanlığa…
PARADOKS ÇOK YAKICI AMA AŞMAK GEREK
Yakıcı, kışkırtıcı bir paradoks var karşımızda: Bir yandan, İslâm’ın önünün bu kadar açıldığı bir zaman dilimi nadir yaşanmıştır tarihi boyunca, belki de…
Öte yandan, İslâm›ın önünün Müslümanlar tarafından bu kadar tıkandığı başka bir zaman dilimi de yaşanmış mıdır, diye sormuyorum bile. Bu nasıl yakıcı bir paradokstur öyle:
Dünya İslâm’a gebe ama Müslümanlar İslâm’ı terk ediyorlar…” (Devamı var…)
***
Evet, yazarın da yazdığı gibi; bu yakıcı soru ve sorunun devamı var…
Konu üzerinde TEŞHİS ve TEDAVİ metodumuzu uygulayarak durmaya, bu arada çare ve çözümlerİ de yazmaya devam edeceğiz... Ne zamana kadar devam?
İlgİlİler ve yetkİlİler derin gaflet uykularından uyanıp asıl anlaşılması VE yapılması gerekenleri anlayıp yapmaya başlayıncaya kadar devam edeceğiz…