“İza zülzileti’l-erdu zilzaleha” (Zelzele Suresi)-12
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Deprem ve üzücü olayların sebeplerİ”
Bu başlık altında Süleyman Gülek’in hatırlattıkları…
“Ayet ve hadislere baktığımızda üzücü olayların sebepleri:
1. Günahlardan Dolayı: Üzücü olayların, insanların kendi yaptıkları günahlar, haksızlıklar, ahlâksızlıklar, zulümler, kötülükler yüzünden de olabileceğini Yüce Allah bildiriyor: “İyilikler Allah’tan, kötülükler (musibetler) kendi günahlarınızdan olmaktadır.” (Nisâ, 4/79); “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez, fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus, 10/44) Bu ayetlerde, yapılan kötülükler, haksızlıklar, ahlaksızlıklar ve zulümlerden dolayı da insanın başına üzücü olaylar gelebileceğini bildirilmektedir. Müslüman kişi tevekkül sahibidir. Tevekkül; alınması gereken tedbirleri aldıktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah’a güvenmek ve ondan ötesini Allah’a bırakmak demektir. Bize düşen görev tedbir almak ve her türlü afetlerden, kazalardan koruması için Yüce Allah’a dua etmektir.
2. Bir Uyarı ve İbret: Sadece seller, depremler değil; diğer üzücü olaylar da ibret için olabilir. “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesad belirdi, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rûm, 30/41) Allah insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım üzücü olay ve sıkıntı vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Olur ki kötü gidişattan dönerler. Bu uyarılara aldırmazlarsa asıl cezanın ahirette olacağını ayetten anlıyoruz.
3. İmtihan: Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Biz sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. Sen sabırlı davrananları müjdele” (Bakara, 2/155) Dünya hayatı bir imtihan yeri olduğundan, çeşitli şekillerde imtihana tâbi tutulmaktayız. Varlık, bolluk, sıhhat gibi çeşitli imkânlarla imtihan olduğumuz gibi, çeşitli musibetler, üzücü olaylarla da imtihan olmaktayız. “Sabredenlere müjdeler olsun” buyrulmaktadır.
4. Keffaret: Günahı örten, gideren şey demektir. Hadis-i şerifte; Rasûlullah(s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: “Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, herhangi üzücü bir olay, sıkıntı oldu mu, hatta vücuduna bir diken batsa Allah Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o Müslümanın suçlarını ve günahlarını örter, giderir. (Günahlarına keffâret olur).” (Sahih-i Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc., c. 12, s. 61) Müslümanların başına gelen musibetlerin günahlara keffaret olabileceğini bu hadisten anlıyoruz. Yine bir hadis-i şerifte: “Müminin hali hayrete değer doğrusu; zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu, müminden başka hiç kimsede yoktur. Kendisine varlık isabet ederse şükreder; bu onun için hayır olur. Darlık isabet ederse sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Dârimî, Rikak. 61) Bir başka hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v.): “Siz hangi şeyi şehitlik sanıyorsunuz?” buyurdu. Ashâb: “Allah yolunda ölümü şehitlik sayıyoruz” dediler. Rasûlullah (s.a.s.): “Allah yolunda ölümden (yani öldürülenden) başka yedi şehitlik daha vardır: 1. Tâun (hastalığından)dan ölen şehittir, 2. Suda boğulan şehittir, 3. Zatürre hastalığından ölen şehittir, 4. Karın ağrısından ölen şehittir, 5. Yanarak ölen şehittir, 6. Yıkık altında (depremde) ölen şehittir, 7. Hâmile olarak ölen şehittir” buyurdu. (Ebu Davud, Cenaiz 15) Hadis-i şerifte görüldüğü gibi, depremden dolayı da ölen şehittir. Tabiî ki mümin olması şartıyla. “Kâfir olarak ölenlerin amelleri boşa gitmiştir.” (Zümer, 39/65) Müşrik, kâfir, hangi hal üzere ölürse ölsün gideceği yer cehennemdir.
Bu afetlerden veya herhangi musibet ve üzücü olaylardan ibret almalı, İslâm’a uygun olanı yapmalı, İslâm’a aykırı olan şeylerden ise sakınmalıyız. Çünkü dünya ve ahirette huzur ve mutluluk İslâm’a uygun yaşamakla mümkündür.
Ne mutlu İslâm’a uygun yaşamaya gayret edenlere…”