Bahaeddin Sağlam
Kur’an’ın Kolaylığı Derin İlmi Bir Gerçekliktir
8.03.2023
133 Okunma, 0 Yorum

Kur’an’ın Kolaylığı Derin İlmi Bir Gerçekliktir

 

İnsanda iki temel algı mekanizması var. Akıl ve kalb… Başka bir deyimle üst korteks ve bilinçaltı (Jung’un ifadesiyle bilinçdışı. Bilinçaltı bütün evreni kuşattığı için Freud’un aksine Jung ona bilinçdışı dedi.) Toynbee’nin ifadesiyle bilincin bilinçdışıya göre oranı, çok büyük bir çölün dikenlerine karşı bir tek gül ağacı kadardır. Onun için gerçek öğrenme, gerçek sevgi ve hakiki aşk ve asıl beceri insanın bilinçdışına yani kalbine mal olan beceri ve bilgidir. Çünkü aklın algısı soyutlama tarzında olduğundan çabuk uçar, bedene mal olmuyor. Dolayısıyla Bediüzzaman kalbe (bilinçdışına) mal olmayan bilimler karanlık bir aydınlanmadır, diyor.

 

 Dinleri araştıran ve insan ruhiyatını inceleyen bütün bilim adamları bilir ki araştırdıkları bu bilgiler insanın kalbinden (bilinçdışından) doğuyorlar. Kur’an üç yerde, bu bilgileri Cebrail senin kalbine indiriyor, diyor. (2/97) Hatta eskiden bedevi insanlar, üst korteksi fazla çalıştırmadıkları için nerede ise bilgilerinin çok büyük kısmı kalpten geliyordu.

 

Yine bu bilim adamları müttefikan bildiriyorlar ki: Bütün evrensel kanun ve soyut kavramlar insanın bilinçdışında somut olarak oluşuyorlar ve öylece dile geliyorlar. Genellikle de üst korteks durunca yani insan uyuyunca onlar dışarı çıkarlar. Bazen çok basit bir tetikleme ile o bilinçdışı deryasından bir kitap bile fışkırabilir. Peygamberlerin çoğunlukla vahyi uykuda veya yarı uykuda almasının sırrı budur.

 

İşte vahiy, İlahi sonsuz bir tetikleme ile bu bilinçdışı deryasının dış aleme taşmasıdır. Haliyle bu bilinçdışının somut literatürü ile yazılıyorlar. Mesela haram mal, domuz eti olarak o arşivde var. Gıybet çiğ et olarak var. Devlet dağ olarak var. Sevgi çiçek olarak var. Madde feminen ve istifadeye elverişli olduğu için kadın olarak var. İnsanlığın tamamı Âdem olarak var. İsa Vahiy olarak var. Meryem çile çeken ve vahyi doğuran insanlık olarak var. Kemik insanın ebedi tarafı olarak var. Saç insanın bilimleri olarak var. Dünya kocakarı olarak var vesaire, sonsuza kadar çıkabiliriz. Peygamberlerin bu literatürü değiştirme yetkileri yok. Çünkü insanoğlu yüzde doksan dokuz bu bilinçaltından oluşuyor. Aklını kullanan feylesoflar ise, o literatürü bizim bildiğimiz dile çeviriyorlar. Neticede Allah’ın insanlıktan beklediği ideal kalite elde edilmiş olur. Bediüzzaman Allah, Peygamberlerle ve feylesoflarla insanın mukadder gelişmesini gerçekleştiriyor, diyor. Hürriyete Nutuk Makalesinde.

 

Hulasa, Kur’an ve diğer semavi kitaplar bu bilinçdışı literatürü kullandıkları için onu ezberlemek, öğrenmek ve yaşamak çok kolaydır.  Bilinçdışı arşivi dijital bir kayıt ile işler. Bir ayetin başını söylediğinde gerisi dile geliyor. Ve ondandır ki DNA gibi tevafuklar barındırıyor o metinler. İşte vahyin mahiyetini anlatan bir surede Kur’an’ın bu kolaylığı beş sefer tekrar ediliyor. Bilinçdışının tekrar ile çalıştırıldığını bildiriyor. Bu tekrarlarla olağanüstü yönleri gelişen ruhani rahipleri kınayanların kulakları çınlasın.

 

“And olsun!’ (Yani Kur’an’ın bu özelliği kendisiyle yemin edilecek kadar ilmi bir hakikattir.)

Biz (yani benim tetiklememle, bilinçdışı sebebiyle ve kudsiyet gibi bir duygu ile) bu Kur’an’ı zikir (bilinçaltını çalıştırmak) için kolaylaştırdık. Acaba zikir (pratik bir mesaj ve bilgi) alan var mı?’ (KUR’AN; 54)

 

Bu yazıyı meallerin yetersizliğine kızdığımdan ve vahyin mahiyetini öğrenmek isteyen Amerikalı bir bilim adamına bir ders olarak kaleme aldığım gece aynı saatte yayınladım; sabah namazına doğru, iki geri dönüş oldu. Şöyle ki:

 

1) Antep’ten bir Nurcu lider, sen vahyi gökten yere indirmişsin, seni marifetullaha davet ediyorum, diye sloganvari tehditler savurdu. Galiba Vehhabiler gibi Allah’ı gökte sınırlı bir varlık olarak ezberlemiştir. Bütün hayatını sloganlarla geçiren bu zat bilmiyor ki, varlık namına ne varsa Allah’ın varlığıdır. Asıl marifet budur. Ve bilmiyor ki: Gökler uzay demek değildir. Din dilinde soyut ve metafizik ne varsa hepsi gökler ve melekut diye geçer. Ona bu kitabın eklerinden olan Kur’an Varlığın Ruhu mu Yoksa Tarihsel mi yazısını gönderdim, kızgınlığı daha da kızıştı. Bana bir daha yazı gönderme deyip Whatsappını kapattı.                                                                                  

 

2) İkinci zat ehl-i ilim ve meseleyi anlamak için şöyle bir soru gönderdi: Hocam yazıda Peygamberler o bilinçdışı arşivi değiştirmeye yetkili değildir, demişsin. Hz. İsa domuz etini ve içkiyi helal etti. Bu bir çelişki değil mi, diye sordu. Ben de cevaben şu iki notu gönderdim:

 

A) İsa o hükümleri kaldırmadı. Daha iyisini getirdi. Ben Tevrat’ı kaldırmaya gelmedim. Tamamlamaya geldim, diyor, Matta İncilinde. O burada diyor ki: Siz ey Ferîsiler (şekilci şeriatçılar) ağzınıza girene değil de ağzınızdan çıkana bakın.  İnsan sadece ekmek ile doymaz. Vahiy ve ruh ile de doyar.

 

Nitekim Bakara, 106. ayet şöyledir: Biz bir hükmü kaldırsak ya benzerini ve daha iyisini getiririz.” İşte İsa daha güzelini getirdi. Öyle bir şeriat getirdi ki laiklik gerekmiyor artık.

 

B) Bazıları Hristiyanlıkta Şeriat yok diyor. Pavlos o dini bozdu, diye hem İncil’e hem İncili tasdik eden Kur’an’a iftira atıyorlar. Ben de o muhterem Hocama, İslam tasavvufu da tam bir İncil’dir, dedim. Ve hediyelerini gönderdim. Hulasa ehl-i ilimle müzakere bir başka oluyor.

 

Ve sözü Hz. İsa’ya bıraktım. O şekilci ve farkına varmadan tarihselci olan Ferisilere karşı ne yaptı ise tarihselciler de öyle yapmalı. Dini bırakıp modernizme kaçmamalıdır; dedim. Şöyle ki: (Matta İncili 5. Baptan:)

 

17-Sanmayın ki, ben şeriatı yahut peygamberleri yıkmağa geldim; ben yıkmağa değil, fakat tamam etmeğe geldim. 18-Çünkü doğrusu size derim: Gök ve yer geçip gitmeden, her şey vaki oluncaya kadar, şeriatten en küçük bir harf veya bir nokta bile yok olmayacaktır. 19-Bundan dolayı bu en küçük emirlerden birini kim bozar ve insanlara öylece öğretirse, göklerin melekûtunda kendisine en küçük denilecektir ve onları kim yapar ve öğretirse, göklerin melekûtunda kendisine büyük denilecektir. 20-Zira size derim ki, salâhınız yazıcılar ve Ferisilerinkinden ziyade olmazsa, göklerin melekûtuna hiç girmeyeceksiniz.

 

21-İşittiniz ki, eski zaman adamlarına denildi: “Katletmeyeceksin” ve: “Kim katlederse, hükme müstahak olacaktır.”[1]

 

22-Fakat ben size derim: Kardeşine kızan her adam hükme müstahak olacaktır ve kardeşine: Raka (köle), derse, Millet meclisinin hükmüne müstahak olacaktır ve kim: Ahmak, derse, cehennem ateşine müstahak olacaktır.

 

23-İmdi, takdimeni (kurbanını) mezbahta arz ederken, kardeşinin sana karşı bir şeyi olduğu hatırına orada gelirse, 24-takdimeni orada mezbahın önünde bırak ve git, önce kardeşin ile barış ve o vakit gel, takdimeni arzet.

 

25-Hasmınla yolda beraber iken onunla çabuk uyuş da hasmın seni hâkime, hâkim de seni memura vermesin ve zindana atılmayasın. 26-Doğrusu sana derim: Son mangırı ödeyinceye kadar oradan çıkmazsın.

 

27- “Zina etmeyeceksin,”[2] denildiğini işittiniz. 28-Fakat ben size derim: Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir. 29-Ve eğer sağ gözün sürçmene sebep oluyorsa, onu çıkar ve kendinden at; çünkü senin için bir azandan birinin yok olması, bütün bedeninin cehenneme atılmasından iyidir. 30-Ve eğer sağ elin sürçmene sebep oluyorsa, onu kes ve kendinden at; çünkü senin için azandan birinin yok olması, bütün bedeninin cehenneme gitmesinden iyidir. 31-Ve: “Kim karısını boşarsa, ona boş kâğıdını versin,[3] denilmiştir. 32-Fakat ben size derim ki, zinadan başka bir sebeple karısını boşayan adam onu zaniye eder ve kim boşanmış bir kadınla evlenirse, zina eder.

 

33-Ve yine, eski zaman adamlarına: “Yalan yere and etmeyeceksin ve andlarını Rabbe ödeyeceksin,”[4] denildiğini işittiniz. 34-Fakat ben size derim: Hiç and etmeyin; ne gök üzerine, çünkü o Allahın tahtıdır; 35-Ne yer üzerine, çünkü onun ayaklarının basamağıdır; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü o, büyük Kıralın şehridir. 36-Başın üzerine de and etmeyeceksin; çünkü sen bir tek saçı ak yahut kara edemezsin. 37-Ancak sözünüz: Evet, evet; Hayır, hayır, olsun; bunlardan ziyadesi şerirdendir.

 

38- “Göz yerine göz, diş yerine diş,[5] denildiğini işittiniz. 39-Fakat ben size derim: Kötüye karşı koma ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir. 40-Ve eğer biri seninle mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abanı da bırak. 41-Ve kim seni bir mil gitmeğe zorlarsa, onunla iki mil git. 42-Senden dileyene ver, senden ödünç isteyenden yüz çevirme.

 

43- “Sen komşunu sevecek”[6] ve düşmanından nefret edeceksin, denildiğini işittiniz. 44-Fakat ben size derim: Düşmanlarınızı sevin ve size eza edenler için dua edin ki, 45-siz göklerde olan Babanızın oğulları olasınız; zira o, güneşini kötülerin ve iyilerin üzerine doğdurur ve salih olanlar ile olmayanların üzerine yağmur yağdırır. 46-Çünkü eğer sizi sevenleri severseniz, ne karşılığınız olur? Vergi mültezimleri[7] de öyle yapmıyorlar mı? 47-Ve yalnız kardeşlerinizi selâmlarsanız, fazla ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyorlar mı? 48-Bundan dolayı, semavî Babanız kâmil olduğu gibi, siz de kâmil olun. (Baba Kitab-ı Mukaddes dilinde şefkat ve merhamet sahibi ve insanı soyut algıya sahip bir şekilde yaratan demektir. Yani Allah, soyut ve dini değerleri bilen herkesin babasıdır.) (Tekvin, 6/8)

 

Önemli Bir Fark: İncillerde Oğul kelimesi tekrarla geçiyor. Asr-ı Saadetteki Kur’an’ın tasdik ettiği kopyalarda da geçiyordu. İmam Razi’nin beyan ettiği gibi, Asr-Saadetten günümüze İncillerin değişmediği de bir gerçektir. Çünkü Kur’an, bu kelimeyi yasak etmiyor. Evet, oğul Tevrat’ta tekrarla ifade edildiği gibi; insan soyut değerleri, dilleri ve yasaları öğrendiğinde bu makamı alır. (Tekvin, 6) Demek oğul kelimesi, Allah İbrahim’i dost edindi. (Nisa, 125) ayetindeki dost gibi bir manaya geliyor. Evet, Kur’an’ın yasak ettiği oğul kelimesi değildir, veled (maddi olarak doğmuş çocuk) kelimesidir. Çünkü bu kelime, Allah’ın maddi, sınırlı bir varlık olduğunu bildiriyor. Bu ise, ontolojik, fahiş bir hata olur. Zaten bu veled yasağı daha çok müşriklere yönelik idi. Bediüzzaman, bu oğul ve veled farkını nazara almadığından Hristiyanlarda velediyet akidesi var, diyor; 29. Mektupta.

 

Nitekim, Tevbe 30. ayet, oğul kelimesini veled (çocuk) diye anlayan Yahudilerin özellikle avam kesiminin ve Hristiyanların özellikle avam kesiminin ve veled kelimesini bizzat kullanan müşriklerin bu ontolojik fahiş hatasını şöyle anlatıyor:

 

“Yahudiler, Üzeyir Allah’ın Oğludur, dediler. Hristiyanlar, İsa Allah’ın Oğludur, dediler. Bu sözleri, müşriklerin sözüne ne kadar da benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl sapıyorlar.!”

 

 

Bahaeddin Sağlam/ 05.03.2023



[1] Çıkış 20/.13; Tesniye 5/17.

[2] Çıkış, 20/14

[3] Tesniye 24/1, 3.

[4] Levililer 19/12; Sayılar 30/2; Tesniye 23/21.

[5] Çıkış 21/24; Levliler 24/20; Tesniye 19.21.

[6] Levililer 19/18.

[7] Ecnebi hâkimler olan Romalılar için vergi toplayan Yahudiler.

 






Son Eklenen Makaleler
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-6
4.06.2023 153 Okunma
15 Yorum 04.06.2023 12:39
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-5
3.06.2023 156 Okunma
15 Yorum 03.06.2023 08:36
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-4
2.06.2023 178 Okunma
17 Yorum 02.06.2023 14:00
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-3
1.06.2023 235 Okunma
16 Yorum 01.06.2023 09:09
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-2
31.05.2023 276 Okunma
15 Yorum 31.05.2023 11:27
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-1
30.05.2023 263 Okunma
15 Yorum 30.05.2023 10:57
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 4
28.05.2023 177 Okunma
16 Yorum 28.05.2023 12:59
Hilal Çekmen
ADİL DÜZEN İÇİN YÖNETİMDE KİMLİKSİZLEŞMEDEN VAR OLMAK
27.05.2023 94 Okunma
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 3
27.05.2023 209 Okunma
15 Yorum 27.05.2023 09:47
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 2
26.05.2023 192 Okunma
15 Yorum 26.05.2023 09:46
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı-1
25.05.2023 226 Okunma
15 Yorum 25.05.2023 07:01
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN VE ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR-4
24.05.2023 111 Okunma
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu Kendin ol… Hangi ben…
24.05.2023 72 Okunma
1 Yorum 24.05.2023 05:52
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 3
24.05.2023 172 Okunma
15 Yorum 24.05.2023 05:36
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 2
23.05.2023 193 Okunma
15 Yorum 23.05.2023 11:02
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 462 Okunma
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 1
22.05.2023 195 Okunma
15 Yorum 22.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-6
21.05.2023 191 Okunma
14 Yorum 21.05.2023 15:01
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 955 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-5
20.05.2023 227 Okunma
14 Yorum 20.05.2023 11:17
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-4
19.05.2023 256 Okunma
14 Yorum 19.05.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-3
18.05.2023 224 Okunma
14 Yorum 18.05.2023 10:52
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu; Bundan sonra…
17.05.2023 89 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-2
16.05.2023 258 Okunma
14 Yorum 16.05.2023 09:16
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-1
15.05.2023 265 Okunma
15 Yorum 15.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
Deprem; depremden sonra… Seçimden sonra...
14.05.2023 370 Okunma
15 Yorum 14.05.2023 10:08
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENE GİDEN SÜREÇTE HAZIR HALE GELMEK-2
13.05.2023 158 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 8
13.05.2023 253 Okunma
15 Yorum 13.05.2023 11:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 7
12.05.2023 274 Okunma
15 Yorum 12.05.2023 07:41
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENE GİDEN SÜREÇTE HAZIR HALE GELMEK-1
11.05.2023 196 Okunma
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; Bizim evin kapısını muhalefet çalarsa...
11.05.2023 56 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 6
11.05.2023 272 Okunma
15 Yorum 11.05.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 5
10.05.2023 312 Okunma
15 Yorum 10.05.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 4
9.05.2023 325 Okunma
16 Yorum 09.05.2023 11:43
Reşat Nuri Erol
Mehmet Tekelioğlu; Medeni: Bir mazlumun sessiz çığlığı
8.05.2023 104 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 3
8.05.2023 313 Okunma
15 Yorum 08.05.2023 10:39
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN ve ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR? -3
7.05.2023 187 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 2
7.05.2023 295 Okunma
15 Yorum 07.05.2023 11:54
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 1
6.05.2023 340 Okunma
15 Yorum 06.05.2023 08:27
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-4
5.05.2023 286 Okunma
15 Yorum 05.05.2023 09:41
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-3
3.05.2023 294 Okunma
15 Yorum 03.05.2023 07:58
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-2
2.05.2023 299 Okunma
15 Yorum 02.05.2023 06:15
Reşat Nuri Erol
Türkiye yani Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-1
1.05.2023 338 Okunma
16 Yorum 01.05.2023 16:35
Hilal Çekmen
ADİL DÜZENDE AİLE, KADIN VE ÇOCUKLAR NASIL KORUNUR?-2
30.04.2023 292 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-14
30.04.2023 328 Okunma
16 Yorum 30.04.2023 09:27
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-13
29.04.2023 288 Okunma
16 Yorum 29.04.2023 12:44
Mete Firidin
İncil ve İnciller
29.04.2023 166 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-12
28.04.2023 396 Okunma
17 Yorum 28.04.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; Partililer bizim evin kapısını çalarsa...
26.04.2023 97 Okunma
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-11
24.04.2023 321 Okunma
17 Yorum 24.04.2023 16:37