Bahaeddin Sağlam
İnsan Nedir?
22.09.2023
24 Okunma, 0 Yorum

 

İnsan Nedir?

 

İnsan, Arapça bir cins isimdir. Unutkanlık manasına gelen nisyandan türemedir, denilmişse de bu yanlıştır. Doğrusu, alışkanlık, toplu yaşamak ve tanımak demek olan ünsiyet kelimesinden türemedir. Kelimenin aslı Hint-Aryen kökenlidir; tanımak ve toplu yaşamak demek olan Nasi kelimesidir. Batı dillerindeki Nasyonalizm buradan geliyor. Birbirinin dilini anlayan ve birbirini tanıyan millet manasında.  Millet kelimesi ise aynı gelenekleri paylaşan insan grubu demektir. Bütün diller içinde Arapça, kelime türetmek için en elverişli dil olduğu için Arapçada kırka yakın, insan kelimesinin türevi vardır.

İşte Kur’an, 1400 yıl önceden insan kelimesini bu manada kullanmıştır. İnsanların çoğu niceliğe bağlı olduğundan ve dolayısıyla soyut değerleri anlayan ve yaşayan az olduğundan, insanların çoğu bilmez, insanların çoğu akıl etmez ve inanmaz, insan ne kadar da nankördür, diye Kur’an uyarıları çok meşhurdur. İşte yirmi yıl tefsir kürsüsü başkanlığı yapan Mustafa Öztürk Hoca, Kur’an insan kelimesini daima olumsuz ve kafir kişi olarak kullanmıştır, diye iddia ediyor. Halbuki 65 sefer geçen bu kelime hem olumlu hem olumsuz olarak kullanılıyor. İnsanların çoğu olumsuz olduğu için daha çok olumsuz tanımlar geçmiştir. Ayrıca insanların çoğu doğru yolda olmayacaktır, şeklindeki tekrarlı ayetleriyle de bu hükmü pekiştirmiştir. İşte olumlulardan beş misal:

1) Şeytan insanın baş düşmanıdır. (12/5) Burada özellikle Yusuf peygamber kastediliyor.

2) Her insanın (evet bütün insanların) kaderi boynuna asılmıştır. (17/13)

3) İnsana çalıştığından başkası yoktur. (53/39)

4) İnsanın (insan türünün) başından, hiç anılmaya değer olmayan (hiç gelişmişlik göstermeyen) bir uzun dönem geçmiştir. (76/1)

5) İnsanı zorluklar içinde yarattık. (91/4)

Evet Kur’an niceliği esas almıyor. Niteliği önemsiyor. Bu bir kalite ve imtihan esasıdır. Nitekim çağımızın en büyük hastalıklarından biri de fabrikasyon ve nicelik ağırlıklı üretimdir.

BATI DİLLERİNDE İNSAN

Çağdaş Batı dillerinde, insan manasında Man kelimesi kullanılıyor. Bu kelime Hint-Aryen dillerindeki eski hali insan değil de insanı oluşturan benlik ve ben demektir. Farslar ben manasında men diyor. Batı bilim dilinde insan Homo ve Tropo kelimeleri ile isimlendirilmiştir. Homo, diğer bütün insanlarla aynı şekli ve aynı cinsiyeti paylaşan varlık demektir. Kadim-Aryen dillerinde hepsi veya aynı çatıyı paylaşanlar demektir. Bilgi, zekâ ve kültür manasını taşıyan Sapiens kelimesiyle, yaklaşık 150 bin yıldır yaşayan insan türü manasına geliyor.

Diyeceksiniz ki bu 150 bin yılın 120 bin yılı hayvan olarak geçmiş, ne kültüründen bahsediyorsun; ben evet doğrudur, derim, o 120 bin yılda zekâ, bilgi ve kültür yerine cesaret ve girişim vardı. Zaten Sapiens kelimesi, etimolojik olarak cesaret ve girişim demektir.

Tropo ise galiba yük çeken kök manasıyla Yunancada insan demektir. Kelimenin başına çoğul eki gelmiş, tüm insanlık manasında Antropo olmuş. Sonra kadim insanlık bilimi manasında Antropoloji kelimesi gelmiş; iki yüz yıldır, insan zihnini etkiliyor. Evet bütün çağdaş felsefelerin temelinde bu bilim yatıyor. Bu bilimin dayanağı sosyal ve psikolojik evrimdir. Evet yaratılışın en temel yasası olan evrimi reddettiklerinden maalesef Müslümanlar böyle bir bilimin varlığını da reddediyor. Osmanlı bu Antropoloji kelimesini İlmül-beşer diye çevirdiyse de okullarda yaygın hale gelmedi. Dinlerin Yaratılış anlatımı sokak diliyle okunduğundan, tepki olarak çağımızda insan, beşeriyetten hayvanlığa indirildi. Çok acıdır ki çağımızda yeni bir iman hareketini başlatan Bediüzzaman bu bilimi okumuş ve varlığından haberdardır, ama o da onu kabul etmiyor. O ilimdeki bilimsel verilere rağmen zayıf bir rivayeti esas alıyor. (Barla Lahikasına bakabilirsiniz.)

Bediüzzaman Muhakemat kitabında, din ile bilim çatışırsa bilim esas alınır, din bilimlere uygun olarak yorumlanır, dediyse de Yeni Said kitaplarında her zaman bu kurala bağlı kalmamıştır. Mutezile bilimi esas aldı, diye onları sürekli kınıyor. Fakat kendisi iyi bir mütefekkir olduğu için aşağıda vereceğimiz İnsan Tarifinde yirmi delil ile insan psikolojini çok iyi tahlil etmiştir.

Hemen hatırlatalım ki, Homo-Sapiens neslinden önce Homo-Erektus ve Homo-Habilis gibi altı insan nesil daha geçmişimizde var. Bugün itibarıyla bunların varlığı gen ve Paleontoloji ilimleriyle kesinleşmiştir. Sosyal ve psikolojik evrimi anlatan Antropoloji bilimi de binlerce vahşi ve bedevi kabile belgeselleriyle Homo-Sapiensi günümüzde herkese anlatıyor.

TEVRAT’TA VE KURAN’DA HOMO SAPİENS

Arketipal ve Hermenötik dil ile okunursa Tevrat’ta ve Kur’an’da bilimlere ters düşen bir metin yok. Bunu beş kitabımla, olayın bütün detayları ve cümleleri ile yorumladım ve yayınladım. İşi o beş kitaba bırakıp burada sadece insan, beşer, adam ve Âdem kelimelerinin farkını vermekle yetinelim. Tevrat, Biyolojik yaratılış söz konusu olunca insan kelimesini kullanıyor. Eril-güç manası söz konusu olunca adam kelimesini kullanıyor. Burada kadın-erkek ayrımı yapmıyor. Başta inanç olmak üzere soyut değerleri anlayan varlık söz konusu olunca Âdem kelimesini kullanıyor. Âdem kelimesi İbranicedir; buğday renginde olan, cennet gibi bir yer sayılan Mezopotamya’da yerleşen demektir. Çünkü insanların ilk nesilleri Afrika’da geliştiler. Siyah renkli ve vahşi idiler. Ne zaman Orta Doğu'ya gelip yerleştiler, uzun seneler sonra buğday rengine girdiler ve orada medeniyetler kurdular. Orada yasalar yaptılar. “Âdem kendisini geliştiren Rabbinden kelimeler (yasalar ve ilkeler) edindi, kusurlarını (vahşiliğini) onlarla kapattı.” (Kur’an, 2/38) ayeti bu yazı ve medenileşme döneminin ifadesidir.

Kur’an’ın kullandığı Beşer kelimesi ise tüysüz ten sahibi varlık demektir. Daha çok insanın biyolojik yönünü vurgular. Bu biyolojik boyutta insanın topraktan olması vurgulanır. Evet insan malzemesi, toprak elementleridir. Rüyada insan bedeni çamurdan yapılmış ve pişmiş (yani evrim geçirmiş) küp şeklinde görünür. Allah bu malzemeye vahiy üfleyince insan Âdem oluyor. Diğer bütün varlıklardan üstün oluyor. Bütün yanlış ve günahlarına rağmen. (Hicr Suresinin ikinci sayfasına bakın.)

Bu ruh üflemenin üç manası var:

A) Çamur elementleri, DNA olunca, insan diğer hayvanların çoğundan daha az gene sahip olmasına rağmen, kendindeki 22 bin gen arasındaki bilgi-işlem bütün hayvanlardan hatta kâinattan daha çok bilgi-işleme sahiptir. İşte Biyolojik Ruh budur ve bu döllenirken oluyor. Yüz yirmi gün sonra ruh üfleniyor, bilgisi yanlıştır.

B) Normalde bir hayvan olan insan, sayısız dilleri, bilimleri, yasaları ve soyut değerleri öğrenirken Allah tarafında (Sonsuz Sistemden) bunlar ona ruh oluyor. Onu gerçek Âdem yapıyor.

C) Tevrat’ta ve Kur’an’da asıl ve gerçek ruh manasında tekrarla kullanılan ve bütün evrenin logosu ve mantığı olan dini öğretiler ve yasalar, insanlığın sosyal ve kalbî hayatına üflenir. İnsan gerçekten İnsan-ı kâmil olur.

Aristo insanı tarif ederken, daha çok ikinci bentte anlatılan noktayı vurgulamış. İnsan düşünen ve bu düşüncesini dile getiren hayvandır, demiş. Birinci bentteki bilgi ise onun zamanında tam bilinmiyordu. Fakat 2350 yıl önce o boyuta form dedi. Ve o formu anima (ruh) olarak anlattı.

İbn Sina ruhu somut, nesnel olarak anladığı için Aristo’nun bu keşfinden farklı bir form izahına girdi, yirmiye yakın çelişkili izahlara girdi. Aristo, insanı Sosyal (Medeni) Tür olarak da anlattı, ama bu izahı insanı tam kuşatmıyor. Çünkü Arılar ve Karıncalar da sosyal türdürler. Batı dillerinde geçen ve medeniyet demek olarak kullanılan civilization kelimesi etimolojik olarak askeri olmayan sivil alan demektir. Çünkü Arapça medeniyet kelimesinin etimolojisi, yargının hâkim olduğu toplum manasına gelir. Demek eski devletlerde askerler yargıdan muaf imiş. Yani onlar öldürebilirdi. Zaten o eski dönemlerde savaş hukuku yoktu.

Eski İran ve Kürdistan’da İnsan Manzaraları

Eskiden sinema ve bugünkü çağdaş iletişim araçları olmadığı için insanlar günlük işlerinden sonra meydanlarda toplanıp muhabbet ederek içki içiyorlardı. Meydan, çaydan gibi içkinin konulduğu ortak kap demek idi. Mey içki, dan da onun yeri. Çaydan da çayın yeri gibi. Daha sonra bu kelime geniş yer manasında kullanılıp diğer Orta Doğu dillerine de geçmiştir. Bu bölgenin inşalarını yöneten Şah, her zaman barışık ve mutlu olan kişi demektir. Hind-Aryen dilinin beş lehçesini kullanan bu iki millet: Farslar ve Kürtler, Pale kelimesini hafif işlerde destek çıkan günlük işçi manasında kullanırdı. Köle ise, ağır hafriyat gibi işlerde sürekli olarak çalıştırılan demekti. Herkes en değerli ve kutsal varlık olan ateşe tapıyordu. Ama ruha ve dirilişe de inanıyorlardı. Çağımızda yaşayan ve maddeden başka hiçbir değer tanımayan insanların enerjiye taptığı gibi.

Şimdi Geldik Bedüzzaman’ın İnsan Tarifine:

Hulasa: Binlerce ilim adamı, insan hakikatini araştırmış ve birer kitap yazmışlardır. Ama bunların içinde Bediüzzaman’ın insan tarifi en kapsamlısıdır, diyebiliriz. İşin güzel tarafı, bu konuda tek bir sayfada bir cilt kitap kadar manaları gösterebilmesidir; şöyle ki:

Hem madem gözümüzle (somut olarak) görüyoruz ve aklımızla (soyut olarak) anlıyoruz ki:

İnsan, şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli (kapsamlı) meyvesi.

Ve hakikat-ı Muhammediye (kâinatın logosu ve mantığı) cihetiyle (yönüyle) çekirdek-i aslîsi ve kâinat Kur’an’ının ayet-i kübrası (en büyük realitesi.[1])

Ve İsm-i âzamı taşıyan âyetü’l-kürsîsi (Allah’ı en büyük çapta gösteren belge.)

Ve kâinat sarayının en mükerrem (değerli ve kendisine ikram edilen) misafiri.

Ve o saraydaki diğer oturanlarda tasarrufa mezun (işlemeye izinli) en faal memuru.

Ve kâinat şehrinin zemin mahallesinin bahçesinde ve tarlasında, varidat ve sarfiyatına (gelir ve giderlerine) ve zer’ (ekilmesine) nezarete memur. Ve yüzer fenler ve binler san’atlarla teçhiz edilmiş en gürültülü ve mes’uliyetli (sorumlu) nâzırı (bakanı.) Ve kâinat ülkesinin arz memleketinde, Padişah-ı Ezel ve Ebed'in gayet dikkat altında bir müfettişi, bir nevi halife-i arzı. (Yeryüzünü Allah yerine yöneten.) Ve cüz’î-küllî (küçük-büyük) harekâtı (yaptıkları) kaydedilen bir mutasarrıfı (valisi.)

Ve semâ (gök), arz (yer) ve cibâlin (dağların) kaldırmasından çekindikleri emanet-i kübrâyı (özgür akıl ve benliği) omuzuna alan (sorumluluğu üstlenen.) Ve önüne iki acip (acayip) yol açılan, bir yolda zî-hayatın (bütün canlıların) en bedbahtı ve diğerinde en bahtiyarı.

Çok geniş bir ubudiyetle (kullukla) mükellef bir abd-i küllî (geniş yetkilere sahip bir kul) … Ve kâinat Sultanının ism-i âzamına (en geniş ve büyük somut yansımasına) mazhar ve bütün isimlerine en câmi (kapsamlı) bir aynası ve hitabât-ı Sübhâniyesine (Allah’ın aşkın konuşmalarına) en anlayışlı bir muhatab-ı hassı: (anlayışa sahip özel dostu.) Ve kâinatın zî-hayatları (canlıları) içinde en fazla ihtiyaçlısı (en çok muhtaç olanı.) Ve hadsiz fakrıyla (muhtaçlığıyla) ve acziyle (güçsüzlüğüyle) beraber hadsiz maksatları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten zararlı şeyleri bulunan bir biçare zî-hayatı (canlı.) Ve istidatça (yetenekçe) en zengini ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi (en çok acı çekeni) ve lezzetleri dehşetli elemlerle âlûde (bulaşık.)

Ve bekaya (ebediyete) en ziyade (en çok) müştak (arzulu) ve muhtaç ve en çok lâyık ve müstahak ve devamı ve saadet-i ebediyeyi (sonsuz mutluluğu) hadsiz dualarla isteyen ve yalvaran ve bütün dünya lezzetleri ona verilse, onun bekaya karşı arzusunu tatmin etmeyen.

Ve ona ihsanlar eden (iyilikler eden) zâtı perestiş derecesinde (taparcasına) seven ve sevdiren ve sevilen çok hârika bir mu’cize-i kudret-i samedâniye (hiçbir şeye muhtaç olmayan aşkın İlahî gücün ortaya çıkardığı zirve bir mucize.)  Ve bir acûbe-i hilkat (benzersiz, harika bir varlık.)

Ve kâinatı içine alan ve ebede gitmek için yaratıldığına bütün cihazat-ı insaniyesi (insani donanımları) şahitlik eden, böyle yirmi küllî (evrensel ve sonsuzluk içeren) hakikatlerle (gerçeklerle) Cenâb-ı Hakk'ın Hak ismine bağlanan: İNSAN. (Meyve Risalesinden)

Hak, realite ve hukuk demektir. Realite ve hukuk ise, güzellik ve adalet dediğimiz denge demektir. Bu da başta sonsuzluk ve ebedî hayat olmak üzere bütün soyut ve manevî değerler demektir. Hakk ismi etimolojik olarak, gerçek ve gerçekleşen varlık demektir.

Bunun zıt anlamı batıl kelimesidir. Bu da gerçek olmayan ve olamayan yanlış şey manasına gelir. Buna işareten Bediüzzaman, Diriliş hakkında olan Onuncu Sözün 11. Hakikatine Bab-ı İnsaniyet: Hakk İsminin Kapısı ismini vermiştir. Şimdi İnsanın Bilgi-İşlem yönünün ve soyutlama yapabilme yeteneğinin yani ruh derinliğinin izahını veren bir parçaya geçebiliriz:

İnsan Bir Yaprak mı? Yoksa Orman mı?

Türk Beyin Vakfının kurucusu, Amerika Beyin Cemiyetinin ve Avrupa Beyin Cemiyetinin üyesi çok değerli Bilge Profesör Dr. Türker Kılıç Hocam, Beyin ve Yaratıcılık Videosunda, benim için çok önemli beş tane keşifte bulundu. Sonsuz minnettarım ilmine. Fakat katkı sayılabilecek beş tane de itirazım var.

1) Kaos matematiğini ve bunun normal matematikten çok daha değerli ve derin olduğunu anlattı. Asıl yaratıcılık bu matematiği kullanmada olduğunu ispat etti.

2) Ve asıl varlığın datalar değil de datalar arası bilgi olduğunu galiba ilk olarak o keşfetti.

3) Kâinatta sayılara sığmayacak kadar bilgi-işlem var olduğunu ve bunun içinde insan özgürlüğü yok hükmünde olduğunu söyledi.

4) Evrim süreci her yerde aynı kalitededir. Onun için insan mesela balinadan daha değerlidir, denemez, dedi.

5) İnsanın kâinat içinde oranı ve değeri, çok büyük bir ormana nispeten bir yaprak gibidir. Orman yaprak için değil de yaprak orman içindir, diye iddia etti.

İşte Katkılarım:

A) Bilimin kaos matematiğiyle izah ettiği gerçeklik, dindeki ismi emirdir. (Buyruk ve bilinçli tetikleme.) Dolayısıyla din, atmosfer hareketlerini, diriliş, kıyamet ve ruhu bu kavram içine koyar. Onların çok kolay olduğunu söyler. Bu izaha benzer iki yazı kendisine gönderdim. Fakat dönmedi.

B) İnsanın soyut ve somut bilgi-işlem hacmi, her insan bireyini Tabiattaki diğer canlı türler kadar değerli kılıyor. İnsan beyninin soyutlama yapma becerisi, niyetleri, fikirleri, dünyadaki sonsuz denebilecek kadar yaptığı işler onu adeta diğer türler kadar kıymetli kılıyor. İşte insanın özgürlüğü bu noktadan kaynaklanıyor.

C) Türker Hocam, asıl varlığın datalar arası bilgi olduğunu söylüyor. Ama bu bilginin asıl önemli kısımları soyut olduğunu unutuyor; dolayısıyla insanın ruhunu ve özgürlüğünü göremiyor. Teknik bir şeyler keşfederken birçok kutsal değeri kaybediyor.

D) Değerli Hocam, varlığın da yazılımın da enerjinin de sonsuz olduğunu vurgulayamadı. Hâlbuki bu sonsuzluk serisi bilinmezse beyin, yazılım ve en önemlisi ontolojik varlık anlaşılmaz. Dolayısıyla o bilgece videolar, basit bir merak konusu olmaktan öteye geçemez.

E) Yani Evren trilyon galaksileriyle, sonsuz denebilecek kadar atomlarıyla, bir tek insanın bu küçücük dünyada yaptığı ve tasavvur ettiği soyut ve somut bilgileri kadar etmiyor. Dolayısıyla kâinat ve biyosfer insan içindir. İnsan onlar için değildir. Çünkü diğer hiçbir hayvan türü, soyutlama yapamıyor. Demek insan ormanın ta kendisidir, asla yaprak gibi savrulan bir et parçası değildir. Zaten rüyada her bir birey ağaç olarak görünüyor. Toplum da orman olarak gözüküyor.

Bir Hatırlatma: Bu gibi yazılarımda kelimelerin ilk etimoloji manalarını verdim. Sözlükler ise daha çok dördüncü, beşinci nesil manaları yazıyorlar. Dolayısıyla şaşırmamanızı dilerim. Evet kullandığım etimolojik bilgilerin çoğu kadim bir Hind-Aryen dili olan Kürtçede bugün hala kullanılıyor.

08. 05. 2023 

Bahaeddin Sağlam

 

 

 

[1] Yani eğer insanlık olmazsa varlıkta ve hayatta hiçbir realite kalmaz. Ve eğer insan realitesi kabul ediliyorsa, ister istemez her şeyde realite vardır, diye kabul etmek zorunlu olur.

 

 






Son Yorumlanan Makaleler
Reşat Nuri Erol
Ekonomi; ekmek, emekliler, esnaf ve emek…
27.09.2023 92 Okunma
7 Yorum 27.09.2023 13:21
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-2
31.05.2023 46 Okunma
7 Yorum 31.05.2023 11:16
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-1
30.05.2023 199 Okunma
15 Yorum 30.05.2023 10:57
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 4
28.05.2023 172 Okunma
16 Yorum 28.05.2023 12:59
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 3
27.05.2023 180 Okunma
15 Yorum 27.05.2023 09:47
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 2
26.05.2023 183 Okunma
15 Yorum 26.05.2023 09:46
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı-1
25.05.2023 224 Okunma
15 Yorum 25.05.2023 07:01
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu Kendin ol… Hangi ben…
24.05.2023 69 Okunma
1 Yorum 24.05.2023 05:52
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 3
24.05.2023 179 Okunma
15 Yorum 24.05.2023 05:36
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 2
23.05.2023 192 Okunma
15 Yorum 23.05.2023 11:02
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 1
22.05.2023 205 Okunma
15 Yorum 22.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-6
21.05.2023 184 Okunma
14 Yorum 21.05.2023 15:01
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-5
20.05.2023 226 Okunma
14 Yorum 20.05.2023 11:17
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-4
19.05.2023 250 Okunma
14 Yorum 19.05.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-3
18.05.2023 217 Okunma
14 Yorum 18.05.2023 10:52
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-2
16.05.2023 262 Okunma
14 Yorum 16.05.2023 09:16
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-1
15.05.2023 275 Okunma
15 Yorum 15.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
Deprem; depremden sonra… Seçimden sonra...
14.05.2023 374 Okunma
15 Yorum 14.05.2023 10:08
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 8
13.05.2023 256 Okunma
15 Yorum 13.05.2023 11:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 7
12.05.2023 280 Okunma
15 Yorum 12.05.2023 07:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 6
11.05.2023 278 Okunma
15 Yorum 11.05.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 5
10.05.2023 310 Okunma
15 Yorum 10.05.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 4
9.05.2023 320 Okunma
16 Yorum 09.05.2023 11:43
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 3
8.05.2023 313 Okunma
15 Yorum 08.05.2023 10:39
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 2
7.05.2023 302 Okunma
15 Yorum 07.05.2023 11:54
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 1
6.05.2023 348 Okunma
15 Yorum 06.05.2023 08:27
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-4
5.05.2023 297 Okunma
15 Yorum 05.05.2023 09:41
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-3
3.05.2023 286 Okunma
15 Yorum 03.05.2023 07:58
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-2
2.05.2023 299 Okunma
15 Yorum 02.05.2023 06:15
Reşat Nuri Erol
Türkiye yani Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-1
1.05.2023 349 Okunma
16 Yorum 01.05.2023 16:35
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-14
30.04.2023 325 Okunma
16 Yorum 30.04.2023 09:27
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-13
29.04.2023 305 Okunma
16 Yorum 29.04.2023 12:44
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-12
28.04.2023 401 Okunma
17 Yorum 28.04.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-11
24.04.2023 329 Okunma
17 Yorum 24.04.2023 16:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-10
20.04.2023 346 Okunma
14 Yorum 20.04.2023 06:22
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-9
17.04.2023 320 Okunma
16 Yorum 17.04.2023 09:00
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-8
15.04.2023 420 Okunma
17 Yorum 15.04.2023 05:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-7
11.04.2023 410 Okunma
16 Yorum 15.04.2023 05:26
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-6
9.04.2023 413 Okunma
16 Yorum 09.04.2023 08:38
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-5
6.04.2023 392 Okunma
15 Yorum 06.04.2023 09:38
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-4
5.04.2023 349 Okunma
15 Yorum 05.04.2023 09:50
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-3
4.04.2023 450 Okunma
15 Yorum 04.04.2023 09:59
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-2
3.04.2023 377 Okunma
14 Yorum 03.04.2023 10:15
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-1
2.04.2023 375 Okunma
15 Yorum 02.04.2023 07:23
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-2
1.04.2023 388 Okunma
17 Yorum 01.04.2023 12:41
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-1
31.03.2023 396 Okunma
15 Yorum 31.03.2023 07:12
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-6
29.03.2023 419 Okunma
16 Yorum 29.03.2023 10:51
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-5
27.03.2023 454 Okunma
16 Yorum 28.03.2023 03:38
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-4
26.03.2023 375 Okunma
11 Yorum 26.03.2023 09:44
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-3
25.03.2023 337 Okunma
11 Yorum 25.03.2023 11:57