Faizsiz ekonomi olur mu?
Bal gibi olur.
Muhterem Cumhurbaşkanımız, ‘faiz çağımızın gerçeğidir’ demişti; şimdi ise faizsiz ekonomiyi gerçekleştirme çabasında; ne var ki hâlâ bizimle ilişki kurmuyor, yarım asırlık mücadeleyi değerlendirmiyor; bize anlatmamız için bir saat yayın organlarında yer verilmiyor!
Yeni Akit yazılarımı yayınlıyordu; ‘Evet-Hayır’ sevdasına artık yayınlamıyor!
Bize karşı güya faizsiz katılım bankaları kuruyorlar!
Faizsiz ekonominin nasıl olacağını bu haftalık makalemde, “Vergisiz Devlet” makalesi ile birlikte yazıyor ve yayınlıyorum.
1) Diğer makalemde de anlattığım gibi; devlet vergideki matrah karşılığı işletmelere faizsiz kredi verir. Sanayi yatırımlarına geçmiş beş yıl içinde işletmenin ödediği verginin toplamı kadar faizsiz kredi verir. Bunu işletmelere işletmelerin ürettiği malın değeri ile verir. Geçmişte kaç torbalık vergi vermişse, gelecek yıl o kadar torbanın değeri kadar kredi verir. Böylece enflasyondan korumuş olur. İşletmeler de faizsiz kredi elde ettikleri için ucuza mâl ederler, dünya piyasalarında yarışabilirler. Ekonomi sağlıklı duruma ulaşır. Yani faiz yerine vergi. Devlet bugün TL’yi masrafsız elde ettiğine göre bunu vermekte de herhangi bir sıkıntısı olmayacaktır.
2) Faiz yerine sipariş farkı. Bugün önce mal alınıyor, sonra para veriliyor yani “veresiye sistemi” vardır. Oysa ters sistem çalıştırılabilir; önce parayı verirsiniz, sonra malı alırsınız. Veresiyede “pahalılık” var, burada ise “ucuzluk” var. Aslında “faiz” ile “selem” arasında herhangi bir fark yoktur, sadece birinde durum pozitifse diğerinde negatiftir. Cebir ilmini bilenler bilirler ki negatif sayılarla pozitif sayılar aynı işlemi görürler. Bu sayede çıkarma negatif sayıların toplamıdır. O halde tüm borç ve alacaklar, hesaplamalar hiç değişmez, sadece önce para ödenir, sonra mal talep edilir.
3) Faiz yerine kredileşme. Bugünkü sistem aynen devam eder. Ne var ki borçlu ve alacaklılar birbirlerine faiz ödemezler, birbirlerine hacimler nisbetinde kredi verirler. Bankalar faizsiz mevduat kabul eder, karşılığında faizsiz kredi açar. Halk bankaya taksit taksit yatırır. Buzdolabının yarı parasını biriktirince tüm değerini bankadan çeker, satıcıya peşin para öder, kalan borçlarını bankaya taksit taksit kapatır. Bu hususu “Faizsiz Banka / Selem ve Kredileşme” adlı kitabımızda 1990’dan önce yazdık, üç baskı yaptı; onu o zaman okuyanlar şimdi kritik yerlerdedir ama sağır-kör-dilsiz olarak oradalar. Katılım bankalarını kuruyorlar! Biri çıkıp da bir de bunu deneyelim diyemiyor. Mecliste eksiksiz “evet” ve “hayır” oylarını kullanan robot insanlar elbette bunları diyemezler. Merkezi zihniyet inkılap yapamaz.
4) Sipariş kredileri faizsiz sistemi çalıştırır. Semt Kooperatifleri veya devlet halka yılbaşında faizsiz sipariş kredisini verir, kaydî olarak verir. Halka der ki; bununla yıllık ihtiyacınızı tüccarlara sipariş verin, sonra hafta hafta siparişlerinizi alıp yaşayın, bu arada çalışır ve borcunuzu da hafta hafta kapatırsınız. Tüccarlara nakit verilmez. Siz de işyerlerine sipariş verin denir. Böylece tüccar sermayesiz kâr etmiş olur ama nakdi değil malı kâr etmiş olur yani para ile daha ucuz alıp daha pahalı sipariş vermiş olur. Yine faizin tersi çalışır. İşletmelere de denir ki; hammaddeyi sipariş ver parasını ben ödeyeyim, işçiyi çalıştır ücretini ben vereyim. İşçiye de denir ki; çalış ve borcunu kapat. Böylece sadece “kaydî para” ile “faizsiz ekonomi” kurulmuş olur.
Buna şu itiraz yapılabilir: Dışarıdan alınacak mallara döviz nasıl bulunacak?
Tüccara diyorsun ki; sen sipariş aldığın malı değil dışarıda değeri olan malları işletmelere sipariş ver, biz onun bedelini ödeyelim. Sonra ürünleri alıp dışarıda satarsın. Oradan mal alıp getirirsin, siparişleri kapatırsın.
Böylece ithalat ve ihracat dengesi de kurulmuş oluyor. Dış ticaret açığı verilmez. Yılbaşında sipariş verildiği için halk tarafından planlama yapılır ve her şey miktarınca üretilir. Herkes ticaret yapabilir, tekel oluşmaz. Alınan ve satılan mallar yılbaşı fiyatları ile olacağı için enflasyonun etkisi ortadan kalkar.
Bunu yapmamız için devlet olmamız gerekmez. Bir parti kuracağı kooperatifle bu işlemi organize eder. Para kullanılmadığı için bono senetleri ile bu iş yapılabilir. Örnek olarak Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Dolunay Partisi bunları rahatlıkla yapabilir. Niye yapmıyorlar? Yapmıyorlar, çünkü bunların hepsi Akevler’e karşılar. Sermaye onları böyle büyülüyor. Gerçekten soruyorum; siz Allah’a ve ahirete inanıyor musunuz?